Arşivimi karıştırırken hatırladım.
Yıl 1992...
ABD Başkanı George H.W. Bush ile Beyaz Saray’da röportaj yapacağım.
Türkiye’den kamera ekibi götürmek yerine, Amerika’dan bir ekip kiraladım. Ama teknik elemanlar, buluşacağımız yere biraz gecikerek geldiler. Neden geciktiklerini sorduğumda Washington yakınlarındaki bir Türk çoban köpeği çiftliğinde çekim yaptıklarını söylediler.
Şaşırdım...
★★★
Çünkü 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’ne uygulanan ambargo kapsamında, sınır karakollarımızda görev yapan Alman kurt köpeklerinin gönderilmesi de durdurulmuştu.
Bunun üzerine TSK, aynı görev için halk arasında “Karabaş” olarak bilinen Kangal çoban köpeklerini denemeye karar vermişti.
Ancak Amerikalılar, daha önce Kangalların eğitilemeyeceğine yönelik bir rapor vermişlerdi.
Fakat Gemlik’teki Askeri Veteriner Okulu ve Eğitim Merkezi’nin komutanı olan Veteriner Albay Orhan Öncül, o raporda iddia edilenin aksine, Kangalların eğitilebileceğini kanıtlamıştı.
Evet, bizim köpeklerin genlerinde eğitilmişlik bulunmadığı için Alman çoban köpeklerine oranla daha zor eğitiliyorlar, daha az sözcük ezberleyebiliyorlar, ama etle beslenmeyip, kepeğin suyla karıştırılmasıyla oluşan “yal” ile yetinmek zorunda kalsalar bile, koruyuculuk özelliğinden hiçbir şey kaybetmiyorlardı.
Kolay kolay da hastalanmıyorlardı.
★★★
Alman kurtları ise sürekli proteinle beslenmedikleri takdirde güçsüzleşip özelliklerini kaybedebiliyorlar ve kolayca hastalanıyorlardı.
Yani Öncül Albay, Karabaşları eğitmiş ve sınır karakollarında görev yapar hale getirmişti.
Ben de bu büyük başarıyı TRT’de hazırladığım bir televizyon programıyla Türkiye’ye duyurmuş, ülke çapında bir Kangal sevgisinin oluşmasına katkıda bulunmuştum.
İşte Amerikalı çekim ekibi, bize “eğitilmez” raporu verilen Kangal köpeklerinin “eğitildikleri” çiftlikte çekim yapmışlar, o nedenle de biraz gecikmişlerdi.

★★★
Başkan Bush ile yaptığımız röportaj öncesindeki sohbet sırasında benim kravatım ilgisini çekti.
Hatta çok beğendiğini söyledikten sonra uzanıp eliyle kumaşını yokladı ve markasına baktı. Ben de “Buluşmamızın bir anısı olarak röportajın bitiminde kendisine hediye edebileceğimi” söyledim.
Teşekkür ederek ABD başkanlarının değeri 285 dolardan daha fazla olan hediyeleri kabul edemeyeceğini belirtti. Kravatımın o kadar pahalı olmadığını söylememe rağmen ikna olmadı.
Halbuki alsa ne olur, kim ne diyebilirdi, değil mi?..
Başkaları neler almıyorlar ki!..