Çanakkale’de zafer, I. Dünya Savaşı’ndaki acı yenilgi ve İstanbul’un işgali!..

Bu köşenin değerli okurlarının bildikleri gibi, ülkemizin ünlü beyin cerrahlarından, hocaların hocası, aynı zamanda bir tarih araştırmacısı olan Prof. Dr. Cengiz Kuday ile zaman zaman bir araya gelir, belirli konularda bilgilerimizi paylaşırız.

Son buluşma konumuz Çanakkale Savaşları ve sonrasında I. Dünya Savaşı ile gelen felaket idi.

İşte o beyin fırtınasından köşemize yansıyanlar:

★★★

18 Mart 1915 sabahı 08.00’de başlayan Deniz Savaşı 8 saat sürdü.

Çağın en güçlü savaş gemilerine sahip, İtilaf Devletleri donanması Boğaz’da, hiç beklemediği muazzam bir direnişle karşılaştı ve önemli gemilerini kaybetti. Düşman, Deniz Savaşı’nda büyük asker zayiatı verdi.

Türk tarafında ise bir cephaneliğin infilakı sonucu 100’e yakın askerimiz şehit oldu.

★★★

Ama asıl kayıplarımızı aynı yıl 25 Nisan’da başlayıp Aralık ayı ortasına kadar süren kara savaşlarında verdik.

55.177 şehit,

100.177 yaralı,

10.000 kayıp,

21.498 hastalıktan vefat eden,

64.000 hava değişimi ile cephe gerisine gönderilen... Görüldüğü gibi şehit sayımızın 55.177 olmasına karşılık, diğer nedenlerle toplam kaybımız 251.359’u bulmuştu.

★★★

Çanakkale’de Osmanlı Ordusu bu kayıpları verirken, düşmanın toplam kaybı ise 265.000’e ulaşmıştı.

★★★

Türk askeri Çanakkale’de tarihin akışını değiştiren kahramanlık destanını yazıp “Çanakkale Geçilmez” dedirtirken, aynı İtilaf Devletleri donanması, çok değil 3 yıl sonra, 1918’in Kasım ayında, 167 gemi ile ve tek kurşun atmadan Çanakkale’yi geçip İstanbul’u işgal etti.

Çünkü İttifak Devletleri arasında yer alan Osmanlı İmparatorluğu Ordusu I. Dünya Savaşı cephelerinde kaybetmiş, Saray, düşmana teslim olmuştu.

Ancak unutulan bir gerçek vardı. O işgal günlerinde Kartal istimbotu ile Haydarpaşa’dan Pera’ya doğru giden Mustafa Kemal Paşa, Dolmabahçe Sarayı önlerinde demirleyen düşman donanmasına bakarak; “Geldikleri gibi giderler!..” diyordu.

★★★

Nitekim Türk Ordusu, Gazi Mustafa Kemal Paşa komutasında silkinip, Balkan ve I. Dünya Savaşları ile başına geçirilen çuvalı çıkarmayı başardı.

Ve İstiklal Savaşı’nın taçlandığı 30 Ağustos 1922’deki Büyük Zafer ile milletimizi bağımsızlığına kavuşturdu. O nedenle Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına ne kadar sevgi, saygı ve minnet duysak azdır.