Eski Türkiye’de kendisiyle ilgili fıkrayı canlı yayında anlatan başbakanlar vardı!..

Yıl 1990...

Turgut Özal’ın ANAP’ı iktidarda...

Yıldırım Akbulut da Başbakan...

TRT-1 Televizyonu’nda, cuma akşamları, “Hodri Meydan” adlı bir program yapıyoruz. Hem aktüel konuları işlediğimiz hem de çok konuşulan isimleri  konuk ettiğimiz için canlı yayınımız büyük ilgiyle izleniyor.

★★★

Bir akşam merhum Akbulut’u ağırlıyorum.

Dürüst ve hakkında en ufak akçeli şaibe bulunmayan Akbulut’la söyleşimize, güncel siyasi konuları konuşarak başlıyoruz. Bir ara hoşgörülü tavırlarından aldığım cesaretle sözü, halk arasında dilden dile anlatılan kendisiyle ilgili fıkralara getiriyorum.

Başbakan gülümseyerek dinlemekle yetinmiyor, başını öne doğru sallayarak anlattıklarımı onaylıyor.

-Efendim hakkınızda fıkralar olduğunu biliyor musunuz?

“Tabii biliyorum!..”

-Sayın Başbakan, hoşgörünüze sığınarak bu fıkralardan birini anlatmak istiyorum. Ama sizin onaylayacağınız biri olsun. Hangisine izin verirsiniz?..

Akbulut’tan hiç beklemediğim bir cevap geliyor:

“Siz söylemeyin, ben anlatayım!..”

-Şaka yapıyorsunuz sanırım!..

“Yok canım ne şakası! Ne var bunda?.. Halk sevdiğine takılır. Fıkralarım hoşuma gidiyor!..”

★★★

Ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, ekran başındaki milyonlarca seyirciye kahkahalar attıracak fıkrasını anlatmaya başlıyor:

“Ben Erzincan’daki Meyve ve Sebze Hali’nin Müdürüyüm. Bir gün sekreterim sıkıntılı tavırlarla odama gelip soruyor:

“Efendim evraklarımız birikti, artık bunları koyacak yer bulamıyoruz. Kağıt fabrikasına gönderip imha ettireyim mi?..”

Ben kısa bir süre düşünüp “Tamam” diyorum. “Gönderip imha ettirelim ama hepsinden birer fotokopi almayı unutmayalım!..”

Başbakan kahkahalarla gülüyor, ben gülüyorum, seyirciler gülüyor...

O gece eski Türkiye’de milyonlarca insan “Halk arasında dolaşan, kendisiyle ilgili fıkralardan birini canlı yayında anlatan hoşgörülü Başbakan”ı dinleyip, yastığa başını gülümseyerek koyuyor...