Bu köşenin okurlarının bildikleri gibi ülkemizin saygın beyin ve sinir cerrahlarından, hocaların hocası Prof. Dr. Cengiz Kuday ile zaman zaman bir araya gelip, gerek ülkemiz, gerekse dünya gündemindeki konuları konuşuruz.
Yeni yılın ilk buluşmasında, 20 Ocak’ta ABD Başkanlığı koltuğuna ikinci kez oturacak olan Donald Trump’ı ve şimdiden açıkladığı planlarını konuştuk.
Hoca sohbet sırasında ABD’deki çarpıcı bir anısını paylaştı.
★★★
Tarih, ibret alınmadığında tekerrür eder derler. Bugün dünyadaki güç dengelerine baktığımızda, bu sözün doğruluğunu bir kez daha görüyoruz. Bir tarafta kendini günümüzün Roma İmparatorluğu gibi gören ABD ve Batı ülkeleri, diğer tarafta bu güçlerin yarattığı sorunlarla boğuşmak zorunda bırakılan ülkeler... Sahne tanıdık, aktörler değişse de senaryo hep aynı...
Hoca birkaç yıl önce ABD’nin San Diego şehrinde düzenlenen bir tıp kongresine katılıyor. Kongrede konuşmacı olan eski ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, “Biz bugünün Roma’sıyız ve dünyaya yön veriyoruz” diyor. Orta Doğu’dan bahsederken, alaycı bir dille “Orada olmayan demokrasiyi götürüyoruz” ifadelerini kullanıyor. Türkiye’den de “komşu ülkelere karşı tampon bir devlet” olarak bahsediyor.
Prof. Kuday bu sözleri dinlerken, tarih boyunca yaşanan benzer senaryoları hatırlıyor...
★★★
Tarihte Roma İmparatorluğu, Fırat Nehri’nin ötesine geçememiş, İranlılara karşı hep yenilgiye uğramıştır. Romalı generallerin ve imparatorların aşağılanışı, hatta derilerinin yüzülüp ibret için sergilenmesi, Roma’nın tarihine kara bir leke olarak kazınmıştır. MÖ 27’de Roma İmparatoru Augustus’un emirleri, eyaletlere demir levhalar üzerine yazılarak gönderilmiş, Angora (bugünkü Ankara) da, İranlılara karşı koruma ve tampon göreviyle yükümlü kılınmıştı. Bugün, bu emirlerden geriye kalan tek örnek, Hacı Bayram Camisi’nin yanındaki Roma Tapınağı kalıntılarıyla birlikte müzede sergileniyor.
Benzer bir şekilde, Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği sert, hatta hakaretamiz ifadelerle dolu mektubu, Trump’a ait bir binanın girişinde cam bir kutu içinde sergileniyor. Tıpkı Roma İmparatoru Augustus’un emir levhaları gibi, bu mektup da bir güç gösterisinin hatırası olarak sergilense de gerçekler tarihte hiç değişmiyor.
★★★
Bugüne baktığımızda ABD’nin tavrının antik Roma’dan pek farklı olmadığını görüyoruz. Trump’ın, kendini adeta bir imparator gibi görüp Grönland’ı istemesi, Kanada’yı 51. eyalet olarak sayması, hatta Panama Kanalı’nı sahiplenme hayalleri bu zihniyetin en güncel işaretleri.
Türkiye’ye gelince;
Trump geçmişte Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretler yağdıran bir mektup yazarken, başka bir gün övgüler sıralıyor. Bir yandan da “Bölgedeki müttefiklerime dokunma, onların liderlerine iyi davran” diyerek sözde talimatlar veriyor. Bu sözlerin samimiyeti sorgulanabilir, ama tarihe bakınca bu yaklaşımın neye evrileceği gayet açık görülüyor!..
★★★
Tarih, sadece geçmişi anlatan bir bilim dalı değil; aynı zamanda ders alınması gereken esaslı bir rehber. Bu coğrafyanın halkları, binlerce yıllık birikimleriyle her zaman ayakta kalmayı başarmış toplumlar. Bugün de aynı mücadele devam ediyor.
Kurtuluş Savaşımızla emperyalizmi dize getiren bize düşen, geçmişin derslerini unutmadan bağımsızlığımıza ve irademize sahip çıkmak ve bugünün “Roma”sının yazdığı senaryolarda asla figüran olmamaktır.