Gazi Mustafa Kemal Paşa anlatıyor:
“Bu taarruz gününde (Büyük Taarruz) en sol taraftaki 57. Tümen’imiz taarruzlarını yöneltirken, kuvvetlerini biraz birbirinden uzakça bulundurmuştu. Bu yüzden düşman üzerinde etkili bir sıkıştırma yapamıyordu. O tümenin komutanı Reşat Bey adında bir kişiydi. Onu çok eskiden tanıyorum. Muş’ta beraber savaştık, Suriye’de çok savaşlar yaptık. Çok değerli bir askerdi, kendisinin bana çok sevgisi ve güveni vardı.
★★★
Telefonla sordum: “Niçin hedefinize ulaşamadınız?” dedim. Cevap olarak dedi ki; “Yarım saat sonra bu hedeflere ulaşacağız.” Halbuki, yazık ki, yarım saatte bu hedefler ele geçirilememişti.
★★★
Tekrar sorduğum zaman, telefonda Reşat Bey’in son bir veda mektubunu okudular. Orada diyordu ki; “Yarım saat içerisinde size o mevzileri almak için söz verdiğim halde, sözümü yapamamış olduğumdan yaşayamam.”
★★★
Bu örneği Reşat Bey’in o hareketini övmek için söylemiyorum. Doğal olarak öyle bir durum ve öyle bir hareket, bizce kabule değer değildir. Yalnız ordumuzda subayların, komutanların kendilerine verilen vazifeyi yerine getirirken ortaya koydukları fedakarlığı ve namus hissini göstermek isterim. Gerçekten ordumuzdaki subaylar ve yüce komuta heyeti, birbirine karşı böyle bir sevgiyle, saygıyla, güvenle bağlıdırlar ve yukarıdan aldıkları emri namus kabul ederek yerine getirirler…”
★★★
57.Tümen, hedefi olan Çiğiltepe’yi saat 17.30 civarında ele geçirir. Yani Tümen Komutanı Albay Reşat’ın şehit düşmesinden yaklaşık 7 saat sonra...
Albay Reşat Bey’in cebinden çıkan küçük bir kağıtta “Başarısızlık beni hayatımdan usandırdı” yazılıdır…
★★★
Cenazesi şehadetinden 1 gün sonra Afyon’un Sandıklı ilçesine defnedilir. Naaşı 1988 yılında Ankara Devlet Mezarlığı’na taşınır. Sandıklı’daki anıt mezar boş olmasına karşın günümüzde de koruma altındadır. Çiğiltepe’de onun ve yaşamını kaybeden diğer kahramanlarımızın anısına yaptırılan şehitlik, 22 Haziran 1996’da ziyarete açılır. Şehitliğin girişine Albay Reşat Bey’in büstü konulur. Afyon ovasından kopup gelen rüzgarda onun sesi yankılanır…
(Kaynak: Naim Babüroğlu- “Büyük Taarruz- Sarışın Kurt” İnkılap Kitabevi)
★★★
Bu alıntıyı neden yaptığıma gelince…
Türk askeri “Ebedi Başkomutanı”na öylesine bağlıdır ve onu öylesine sever, sayar ki; kendisine verdiği sözü tutamadığında şehit düşmeyi bile göze alır.
Harp Okulu mezuniyet törenlerinden sonra kılıçlarını çekip “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek vatana bağlılık yemini eden genç teğmenlerin bu hareketini soruşturanlara hatırlatmada bulunmak için!..