“Biliyor musunuz Türk askeri nasıl harp eder?
Ayağı, sırtı giyinik olmayabilir. Bazen gıdası bile az olur; fakat “O”, daima ileri gitmek ister ve o eğilimdedir.
Ayağı aksar, yorgundur. Görürsünüz ki yine yürür ve daima ileri gider.
Sorarsınız, “İzmir’e gidiyoruz!” der. Askerimizin çoğu herhalde İzmir’e gitmek istediği için deniz kıyısına varmadıkça kanmamış, durmamıştır.
Çünkü “O”na verilen emir: “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir!..”
★★★
Türk askerinin sinesi yalnız kararlılıkla ve imanla doludur.
“O” göründüğü gibi perişan değildir.
“O”, kabuğu siyah ve içi bembeyaz olan kestaneye benzer. Yani; “Bir cevherdir...” “O”nunla sohbet ederseniz, “O”nun mayasını, huyunu anlar görebilirsiniz; fakat biliniz ki “O”, herkese açılmaz...
Derdine yakın, derdini anlayan olarak çıkabilirseniz görürsünüz ki cahil sandığın “O” Mehmet, neler bilir, kalbinde ne büyük emeller, fikirler besler!..
Onun için iddia ediyorum ki: Harpte zafer, kararlı ve imanı kuvvetli olan tarafındır.
Ve biz onunla zafer kazandık.”
(Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 21 Ekim 1922’de, İstanbul Üniversitesi’nde gençlere hitaben yaptığı konuşmadan.)
★★★
Ordu, Türk ordusu!..
İşte bütün milletin göğsünü güven, gurur duygularıyla kabartan şanlı ad!
“O”nu, bu yıl içinde kısa aralarla iki defa, büyük kitleler halinde, yakından gördüm; Trakya ve Ege büyük manevralarında…
Disiplinini, enerjisini, subaylarının anlayışlı gayretini, büyük komutan ve generallerimizin yüksek yönetim yeteneklerini gördüm.
Derin övünç duydum, takdir ettim.
Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve yeteneğinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir ifadesidir.
Ordumuz, Türk topraklarının ve Türkiye ülküsünü gerçekleştirmek için harcamakta olduğumuz sistemli çalışmaların yenilmesi imkânsız güvencesidir.” (“Nutuk”, Atatürk)
★★★
Atatürk, İstanbul Üniversitesi öğrencilerine hitaben yaptığı konuşmada, Nutuk’ta ve her yerde Türk ordusunu, Türk askerini hep yüceltiyor.
Türk askeri de onu “Ebedi Başkomutan” olarak baş tacı ediyor.
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne katılan genç teğmenler de mezuniyet töreninden sonra “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyerek, “Ebedi Başkomutan”a bağlılıklarını belirtiyorlar.
Bunu emirle değil, gönülden, sevgi ve saygıyla yapıyorlar.
Böylece disiplin soruşturmasını değil, takdiri hak ediyorlar…