Sevgi Yuvası adı altında Ölüm Kampı!..

Kazanç uğruna bebekleri ölüme sürükledikleri öne sürülen “Yenidoğan Çetesi” ve benzerleriyle ilgili tüyler ürperten bilgiler topluma yayıldıkça, biz soruşturmacı gazetecilere de ihbarlar yağmaya başlar.

Son günlerde elektronik posta kutuma gelen yakınmalar, yaşlı hasta yakınlarını, bazı hastanelerin yoğun bakım servislerindeki tedavileri sırasında kaybeden okurlarımızın zihinlerini “Acaba…” ile başlayan soruların kurcaladığını gösteriyor.

Ekibimizin soruşturduğu bu ihbarların doğru çıkması, ne yazık ki güçlü bir ihtimal!..

Bunu geçmişte belgelediğimiz feci örnekleri hatırlayarak yazıyorum.

Biraz daha ayrıntı paylaştığımda siz de bana hak vereceksiniz.

★★★

1996 yılı ilkbaharında ARENA’ya çok ciddi bir ihbar yapıldı.

Telefonla arayan muhbir, tiyatro ve film yıldızı Aliye Rona’nın son nefesini verdiği İstanbul Pendik’teki “Sevgi Yuvası” adlı özel huzurevinde, korkunç olayların yaşandığını iddia ediyordu. Ona göre huzurevini işleten ve kendisini doktor olarak tanıtan kadın, hekimlikle hiçbir ilgisinin bulunmamasına rağmen, yaşlıları muayene ediyor ve ilaç yazıyordu. Ancak bu ilaçlar şifa için değil, yaşlıların bir an önce ölmeleri için veriliyordu!..

Yaşlılar işletme sahibi ile eşine itiraz ettiklerinde dövülüyor, tecrit ediliyor ve aç bırakılıyorlardı.

Bunun üzerine ekibimiz, bu iddiaların doğru olup olmadığını belgelemek için huzurevinde çalışan muhbirle iletişime geçti.

Haftalar süren gizli kamera çekimleriyle huzurevi sahiplerinin hastalara yaptıkları işkenceler tüm ayrıntılarıyla gözler önüne serildi. Hatta açlıktan ölmüş yaşlıların hazin sonları kaydedildi. Bu çekimlerin birinde, Nazilerin toplama kamplarındaki kurbanları andıran bir deri, bir kemik kalmış yaşlı sakinin cansız bedenini vefatından günler sonra bulan huzurevi çalışanı “Bu ölmüş ya!..” diyordu.

★★★

“Sevgi Yuvası” adı altında “Ölüm Kampı” gibi çalıştırılan huzurevinde yaşananlar kelimenin tam anlamıyla korkunçtu.

Ben, Aliye Rona’nın hastalığı süresince bol bol reklamı yapılarak, sevgi ve şefkat yuvası gibi gösterilen huzurevine röportaja gittiğimde, başına gelecekleri anlayan sahte doktor kadın kayıplara karıştı, eşi ise duvardan atlayarak kaçtı!..

Ancak polis kaçak çifti kısa sürede yakalamayı başardı.

Huzurevi kapatıldı.

Daha önceden de vukuatları olan işletmeci karı- koca ağır hapis cezasına çarptırıldı...…

★★★

Sevgi, şefkat ve ilgiye en çok ihtiyaç duyan iki toplum kesimi olan bebeklerle yaşlılara gerektiği gibi davranılmadığını, hatta zulmedildiğini duyduğumda aklıma hep Hz. Mevlana’nın şu sözleri gelir:

“Malı mülkü değil, kaşı gözü değil, merhametidir bir insanı güzelleştiren...”