Hiç kimse görmek istemeyen biri kadar kör olamaz!..

Ülkemizin değerli bilim insanlarından, “hocaların hocası” olarak ünlenen Beyin ve Sinir Cerrahı Prof. Dr. Cengiz Kuday, mesleğinin yanı sıra ülkemizde ve coğrafyamızda yaşanan sorunlara da kafa yoran yurtsever bir aydınımızdır.

Önceki gün kendisiyle Orta Doğu’daki sıcak gelişmeleri ve bu sürecin devamında ülkemizi bekleyen tehlikeleri konuşup, tartıştık.

İşte bu sohbetimizden çıkardığım görüşleri:

★★★

■ Ekonomik ve siyasi yaptırımlarla yola getirmek istenen devleti anlaşma masasına oturtmak için 19. yüzyılda İngilizlerin Gambot denilen diplomasisini (diğer bir adıyla filo gösterisi) bugün de Amerikalılar ve onları destekleyen AB ülkeleri, “Büyük Sopa” politikası adı altında ülkemize karşı uyguluyorlar. Yani güç gösterisiyle Türkiye’yi yönetenlerin gözünü korkutmaya çalışıyorlar...

Son İsrail- Filistin çatışmasında gemilerini Akdeniz’e gönderirken ABD Başkanı Joe Biden ültimatom dozunda konuşarak Türkiye’yi, Suriye’deki ABD çıkarlarına aykırı hareket etmekle suçladı. Böylece bizim Kuzey Irak ile Suriye’nin kuzeyindeki PYD/YPG/PKK oluşumlarına karşı sürdürdüğümüz haklı mücadelemize gözdağı verdi. Hatta ABD daha da ileri giderek bir insansız hava aracımızı (İHA) F16’ları ile vurarak düşürdü. Bu olay NATO ittifakı içinde yer alan Türkiye’ye bir başka NATO ülkesince yapılan düşmanca hareketlerden sadece biriydi...

★★★

■ Bugünlerde ABD’nin coğrafyamızda bize karşı yaptığı bir diğer hamle ise Ege Adaları’nı (bizim zamanında 12 Adalar dediğimiz adaları) Girit’ten başlayıp, Dedeağaç dediğimiz bölgeye, hatta ana karamızın burnunun dibindeki adaları da dahil ederek, olağanüstü silahlandırmak ve bir de bayrak dikmek oldu.

Bu kadar tank, zırhlı araç, son derece modern inşa edilmiş savaş gemileri, F35 uçakları, uçaksavarlar, çıkartma gemileri vs. “Ukrayna’yı korumak” ve “Rusya’ya karşı bir gösteri” amacını çoktan aşıyor. Geçtiğimiz aylarda ABD Senatosu’nda ülkemiz aleyhine konuşmalar yapıldı ve hala yapılmakta!..

Bunun sonucu olarak Ege Hava Sahamızdaki uçaklarımız taciz ediliyor, güney sınırımızda YPG/PYD ve PKK, Amerikan silahları ile donatılıyor. Bununla da yetinilmeyip ABD güçleri ile birlikte toplu tatbikatlar yapılıyor. Peki bütün bunlar sizce kime karşı yapılıyor? Oradaki “garnizon devlet” kime karşı kuruluyor?..

★★★

■ Yakın geçmişte Türk Silahlı Kuvvetleri çeşitli kumpaslarla (Balyoz, Ergenekon, FETÖ olayları ile) zayıflatılmaya çalışıldı. Ama bütün bu zayıflatılma çabalarına rağmen ordumuz Güneydoğu’da, Irak ve Suriye’de, emperyalizmin beslediği terörist güçlere karşı kahramanca mücadelesini sürdürdü ve bu kararlı duruşundan en ufak taviz vermedi.

Tarihin akışını büyük komutanlar ve siyasetçiler değiştirirler.

İçinden geçtiğimiz riskler ve tehditlerle dolu süreçte Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının Kurtuluş Savaşımızı nasıl ve hangi şartlarda kazandıklarını iyi değerlendirmek ve son taarruzu nasıl yaptığını bilimsel bakışla incelemek ve hamasetten uzak, akılcı yaklaşımla doğru değerlendirmek gerekir. Aksi taktirde Kurtuluş Savaşı’nı şöyle kazandık; yine kazanırız gibi hamasi düşüncelerinin sonucu bize pahalıya mal olabilir. Evet kazanırız ama ağır bedeller de öderiz!..

★★★

Şu gerçekler de unutulmamalı:

■ Kurtuluş Savaşımız sırasında ülkemizin başımızda Atatürk gibi bir lider, liderine ölümüne inanan askerleri ve liderine zamanla inanmayı öğrenen ve her düşüncesini açıkça söyleyebilen insanların bulunduğu bir Meclis’i vardı.

Yine söylüyorum, Kurtuluş Savaşı’nın nasıl kazanıldığı en doğru ve bilimsel anlatımla askeri liselerde okutulurdu. Bugün bu imkan var mı bilemiyorum. Resmi tarih ile hakiki tarih farklı şeylerdir.

■ Amerika bugün iki uçak gemisi ve diğer donanma gemileri ile doğu Akdeniz’e geldi. Bunlar hiç kuşkusuz boyu 40 km, eni 13 km ve nüfusu 1 milyon 200 bin Filistin için gelmediler!..

★★★

Ve sohbetimizin dip notları:

■ABD, Lozan Antlaşmasında taraf olmamıştır. Ve neticede Lozan’ı tanımamaktadır.

■Wilson Doktrini, ABD için Sevr şartları ile devam etmektedir.

■ ABD uçak gemilerinin doğu Akdeniz’de durup ikmallerini Yunan limanlarında yapmaları bir tesadüf müdür?..

n Ben zaman zaman Amerika’da mesleğimle ilgili toplantılara katılırım. Bu toplantılarda misafir konuşmacılar da yer alır. Son konuşmacılardan biri ABD’nin eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice idi. Konuşmasında Orta Doğu’nun sınırlarının tekrar değişeceğini belirtmişti. Bu konuşmanın tarihi 10 Ekim 2010 idi... O tarihte Çin halk Cumhuriyeti’nin ekonomik gücünün ABD’ye yaklaşıp hatta geçebileceğini fakat o gün için asıl problemlerinin Meksika sınırında göçmen meselesi olduğunu belirtmişti. Aynı gün kendisinin otobiyografisinin anlatıldığı kitabı imzalatmak için sevgili arkadaşım merhum Prof. Dr. Tunçalp Özgen ile uzattığımızda Türkiye”den geldiğimizi söyledik. Orta Doğu’daki sınır çizgileri için ne düşündüğünü sorduğumuzda gülerek bir sonraki sıradaki kişiyi işaret etti ve bizim sorumuzu cevaplamadı. Bugün 13 sene sonra Rice’ın söylediklerinin pek çoğunun gerçekleştiğini görmekteyiz.

Sözümüzü İbn-i Sina’dan bir alıntıyla bitirelim:

“Hiç kimse görmek istemeyen biri kadar kör olamaz!..”