Hikaye bu ya!..
İnek, beygir ve eşek, etrafa dağılıp insanların ne yaptıklarını öğrenmeye ve üç yıl sonra tekrar buluşmaya karar verirler…
Her biri başka yöne gider.
★★★
Aradan üç uzun yıl geçtikten sonra buluşma yerine önce inek ve beygir gelir… İkisi de zayıflamış, dişleri dökülmüş, kamburları çıkmış, adeta çökmüştürler. Beygir merakla sorar:
“Nedir bu perişan halin inek kardeş?”
İnek, içini çekerek, ağlamaklı bir ses tonuyla anlatır:
“Sorma beygir kardeş… Bu insanlar çok merhametsiz… Beni durmadan birbirlerine sattılar. Alan sütümü sağdı. Bir inek daha bulup onu yanıma koyarak bizi çifte koştular, aç bıraktılar. Canımı zor kurtardım be kardeş...”
★★★
Beygir de acı acı başını sallayarak anlatır:
“Ah, sorma… Benim de ağzıma bir demir parçası geçirdiler, ağzımı açamadım. Üzerime bindiler, ses çıkaramadım. Biri indi, öbürü bindi! Binmedikleri zamanlar zincire vurdular. Belim çöküp de onları taşıyamaz bir hale geldiğimde, arkama kocaman bir araba bağladılar. Bu sefer birçoğunu yeniden taşımaya başladım. Ben onları taşıdıkça, daha hızlı gitmem için kırbaçladılar. Anlayacağın canımı zor kurtardım inek kardeş…”
★★★
İnek ve beygir böyle dertleşirken uzaktan eşek görünür. Hayli neşelidir. Islık çala çala, taşlara tekme ata ata, hoplaya zıplaya gelir. Mutludur. Üstelik şişmanlamıştır. Tüyleri pırıl pırıl parlamakta, gözlerinin içi gülmektedir.
Üzerinde lacivert takımlar vardır.
İnek ile beygir şaşırmış bir şekilde;
“Neden böyle zevkten dört köşesin?” diye sorarlar.
Eşek keyifli bir şekilde anlatır:
“Sizden ayrıldıktan sonra uzakta bir memlekete vardım. Birisi yukarı çıkmış bağırıyor, bağırdıkça insanlar onu alkışlıyordu. Ben de yüksekçe bir yere çıkıp bağırdım. Benim bağırmamı bilirsiniz, yeri göğü inletirim. Sesimi duyan benim yanıma koştu, duyan duymayana haber verdi, etrafım insanla doldu. Onlar geldikçe ben daha çok bağırdım. Haktan, hukuktan, refahtan, adaletten filan bahsettim…”
“Eee, sonra ne oldu?”
“Ne olacak beni yönetici seçtiler!”
“Deme yahu!.. Yani sen onları yönettin mi?”
“Evet… Bir şey yapmama gerek kalmadı. Ben bağırdıkça onlar “Seninle gurur duyuyoruz” diye alkışladılar. Ben de yedim ve bağırdım, yedim ve bağırdım!”
“Pekiii, senin eşek olduğunu anlamadılar mı yahu?”
“Valla, yarısı anladı ama anlayanlar diğer yarısına anlatamadılar!..”
(UĞUR DÜNDAR’IN NOTU: Okuduklarınız Antik Yunan döneminde yaşayan ünlü masalcı Ezop’tan alıntıdır.)