Antalya’nın doğa harikası eşsiz yalıyarları işgal altında!..

Antalya’nın ‘efsanevi’ belediye başkanı Selahattin Tonguç’un dikkat çektiği doğa harikası kıyı şeridindeki işgal denizden böyle görüntülendi. Lara ve Konyaaltı’nın eşsiz sahilindeki işgale, ilgili kurumların seyirci kalması tepki topladı.

Toplumun yoğun bir biçimde duyarsızlaştırılmaya çalışıldığı, basının büyük ölçüde yandaş hale getirildiği, örgütlü grupların dağıtıldığı, bir araya gelmenin suç sayıldığı ve bütün bunların neticesi olarak adaletin yok edildiği ülkemizde her birimiz farklı konularda feryat ediyoruz.

Feryat edenlerden biri de; Antalya’nın “efsanevi” belediye başkanı Selahattin Tonguç.

O, kentinin doğa harikası olan ünlü yalıyarlarının rant hırsına kurban edilmelerine isyan ediyor.

★★★

Ona göre Antalya, sadece masmavi deniz-kum-güneş değil; civar coğrafyaya oranla inanılmaz müreffeh bir toplum, verimli tarım alanları, uçsuz bucaksız bir körfez, karşıda mitolojik bir varlık gibi alabildiğine yükselen Beydağları ve ömrümüz yettiğince üzerinde yaşam sürdüğümüz -milyonlarca yılda oluşan ve umarım bizlerden sonra da milyonlarca yıl burada kalacak olan- yalıyarlardır.

Ahmet Hamdi Tanpınar, “Huzur” romanında Antalya Yalıyarları (falezler) için şöyle der:

“Mümtaz’ın kafasında acayip bir sahne vardı ki, her okuduğu ve dinlediği oraya nakledilirdi. Antalya’da kayalık ile, N...’deki evleri, okuduğu romanların bütün hadiseleri bu iki dekorda geçer, ve oradan kendi hayatına nakledilirdi.”

“(Mümtaz) Bazen de daha ilerilere, denize çok yukarıdan bakan kayalıklara kadar gider, orada yosun bakışlı uçurumun kenarında, durulmuş suyun yeşil ve somaki bir ayna gibi akşamın son ganimetlerine açılışını, bir anne rahmi gibi bu ışık parçalarını alışını ve yavaş yavaş onların üstüne kapanışını, örtülüşünü seyrederdi. Ta yerin altından, ilerleyen ve gerileyen dalgaların sağır gürültüsü, küçük piyanolar, aşk fısıltıları, kanat çırpışları, şıpırtılar, hulasa bilinmeyen varlıkların, yalnız günün bu saati için yaşayan, akşamla gecenin arasındaki geçidi doldurduktan sonra kim bilir hangi sedef kabuğunda, balık pulunda, kaya çukurunda, ay ve yıldız aksinde uyuyan binlerce varlığın sesleriyle kenarları pul pul, akisleri renkli büyük davetler onu çağırırdı. Nereye çağırırlardı?..”

★★★

Romandaki soruya Tonguç Başkan şu cevabı veriyor:

“Bence Antalya-Lara yalıyarları üzerindeki işletmeler 2024 yılına çağırırlardı Mümtaz’ı. Sevgili Mümtaz, bırak uçurumdan izlemeyi, gel ve sayısız alanı delik deşik edilmiş Antalya yalıyarlarındaki herhangi bir noktadan asansörle aşağı in, giriş ücretini öde ve metal askılıklarla, betonlarla yok edilmiş yalıyarların üzerinde güneş kremini sür, gir denize. Geri kalandan sana ne?..”

Ve devam ediyor:

“1974’ün ilk günleri, birkaç yıllık avukat ve bir aydır Antalya Belediye Başkanıyım. Bugün Konyaaltı Varyantı denen Antalya yalıyarları üzerine Turizm Bakanlığı 20 katlı otel inşa edecek, temel kazılmış. Fakat ne ruhsat var, ne belediyeye imar müracaatı! Hepsinden önce mülkiyet yok! 1940’larda Hâkim Rauf Bey’in mahkeme kararına göre o bölüm “seyrangâh” yani halkın kullanımına açılmış bir alan.

Orası dâhil Lara ve Konyaaltı sahil bandı hiçbir şekilde özel mülkiyete yahut kamu mülkiyetine konu edilemez. Turizm Bakanlığı bütün bunlardan habersiz yahut bunları göz ardı ederek inşaata başlamış.

Şahıslar, şirketler hata yapabilir, mevzuatı uygularsın. Devletin eylemi yanlışsa ne yapacaksın? Belediye ve onun temsil ettiği halk yok sayılıyor. Sözde turizm ve turistler için. Bunu anladık. Fakat belediyeden imar ruhsatı yok. Daha doğrusu hiçbir bilgi verilmemiş. Otel güya Turizm Bakanlığı adına yapılacak fakat sonra özel teşebbüse geçecek. Belli. Turizm Bakanı temel atma töreni için Antalya’ya geldi. Serde gençlik var, 32 yaşındayım. Temel atma töreni sırasında ‘Oteli yapacaksınız peki, kime sordunuz? Bu şehir beni hasbelkader yönetici seçti. Ben bu görevde olduğum sürece, bu oteli buraya yapamazsınız’ dedim, ‘Cesedimi çiğnersiniz.’ CHP gençliği de gelmiş. Bir alkış da oradan koptu. Devlet görevlileri sus pus. Büyük bir gerginlik oldu. Ortalık buz kesti. Gazeteler yazdı. Turizm Bakanı İhsan Kırımlı aynı gün TRT’ye demeç verdi ve bu demeç, tek kanallı Türkiye’nin bültenlerinde yayınlandı. Televizyon vasıtasıyla tüm hanelerde duyuldu. Bakan resmen ateş püskürüyordu: ‘Asla karşımızda duramayacaklar. Ülkemizin gelişmesini istemeyenlere inat bunu yapacağız.’ Gittim, akşam inşaatı ben kendi ellerimle mühürledim. Tüm malzemeye ve iş makinalarına el koydum. Belediye’nin önünde sergiledik.

Sevgili yol arkadaşım Uğur Dündar, Antalya denizinin tüm Akdeniz’in en kirlenmemiş denizi olduğu bir TÜBİTAK araştırmasıyla ortaya çıkınca, Pasteur Enstitüsü denizlerimizi bir ay boyunca incelediğinde, Akdeniz Bilim Komisyonu’nu (CIESM) bir hafta süren yıllık büyük toplantısını Kasım 1978’de Antalya’da yapması için ikna ettiğimizde ve Kaptan Jacques Cousteau denizlerimizi incelemeye geldiğinde haberciliğinle sen ve TRT buradaydınız. Ayrıca tüm Türkiye’yi ekran başına kilitleyen haber araştırma programın Günler Geçerken’in 1976’daki yayınlarında, Antalya-Kemer arasındaki kaçak yapıların ortadan kalkmasını sağladın. (Bugün TRT bir mevtadır. Başımız sağ olsun.)

★★★

Ben Antalya sevdalısı Selahattin Tonguç. (1973-1980 arası Antalya Belediye Başkanı) Şimdi Antalya kıyılarını açgözlülük ve rantla perçinleyen ve toplumun neredeyse hiçbir kesiminin ses çıkarmadığı başka bir büyük tehlike var. Antalya Yalıyarları işgal altında! 1978 Antalya ziyaretinde Kaptan Jacques Yves Cousteau, “Bu tip bir yalıyar oluşumuna dünyada az rastlanır. Ben Sardunya Adası’nın küçük bir kısmında gördüm, bir de burada, Antalya’da. Doğal biyolojik yaşamı başta olmak üzere varlığının muhafaza edilmesi lazım.” demişti.

★★★

Biz kamu yöneticileri, bu toplumun hizmetçileri olarak çalıştık. 1980 Askeri Darbesi’yle delik deşik edilecek olsa da, uygar bir imar planı yaptık. Antalya Belediyesi, 1978 Antalya İmar Planı ile Kıyı Koruma Kanunu’nu bir kent imar planına katan ilk belediye oldu.  Doğal sit alanı ilan edildi. “Kıyılara 100 ile 500 metre arası yapılaşma yapılamaz” şerhi konuldu. Antalya Yalıyarları bırakın yüzlerce metreyi, kıyı kenar çizgisinin içinde yer almaktadır. Antalya Ticaret Limanı’ndan Lara bitimine kadar olan yalıyarlar doğal sit alanıdır! Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Tabiat Varlıklarını Koruma İl Müdürlüğü, Muratpaşa Belediyesi veya bir başkası. Bu işgale hangi kurum izin veriyorsa, denetliyor, onaylıyor veya sesini çıkarmıyorsa bu doğa katliamından dönülmelidir. Önü alınmazsa bu bir yordam olur, yol olur!..”

★★★

Efsane Başkan Selahattin Tonguç feryat niteliğindeki sözlerini şöyle noktalıyor:

“Antalya sadece masmavi deniz-kum-güneş değil; civar coğrafyaya oranla inanılmaz müreffeh bir toplum, verimli tarım alanları, uçsuz bucaksız bir körfez, karşıda mitolojik bir varlık gibi alabildiğine yükselen Beydağları ve ömrümüz yettiğince üzerinde yaşam sürdüğümüz -milyonlarca yılda oluşan ve umarım bizlerden sonra da milyonlarca yıl burada kalacak olan- yalıyarlardır.

Bir kent, üzerinde yaşayan insan-kişilerin/kurumların şahsi mülkü değildir; olsa olsa üzerinde yaşayan insanlar ve kurumlar ancak o kente ait olabilir…”