Hırsızlar ve dürüstler!..

Köyün birinde hava kararır kararmaz herkes hırsızlığa çıkarmış.

Kaçınılmaz olarak evlerine döndüklerinde, kendi evlerinin de soyulmuş olduğunu görürlermiş. Herkes birbirinden çaldığı için kimse kaybetmez, herkes kazanırmış.

Her şeyin bir istisnası olduğu gibi, bu köyde yalnızca bir kişi gündüz dürüstçe çalışıp, gece evde kalarak yaşarmış.

Hırsızlar da onun evine geldiklerinde ışık yandığını görür ve geri dönerlermiş.

Bu durum tezgahı bozduğu için, ahaliyi öfkelendirirmiş.

Bir gün demişler ki;

“Tamam, hırsızlık yapmıyorsun anladık. Ama hırsızlık yapmamızı engelleyerek bizi sıkıntıya sokuyorsun!..”

★★★

Bu serzeniş üzerine, bizimki de gece ışığı söndürüp dışarıda dolaşmaya başlamış.

Böylece her gece eve döndüğünde evinin soyulduğunu görür olmuş.

Zamanla her şeyi tükenmiş ve köyü terk etmek zorunda kalmış.

Ama köyde işler iyice ilerlemiş.

Hırsızlıkla zenginleşen halk, maaşlı hırsızlar tutmuş.

Giderek zengin-fakir uçurumu artmış.

Zenginler mallarını korumak için çeşitli güvenlik önlemleri almaya başlamış.

Hatta köye hapishane bile kurup, kendi mallarının çalınmasını yasaklamışlar.

Geriye soyulacak sadece fakirler kalmış.

Zamanla yoksul kesim, daha da yoksullaşıp açlıktan ölmüş.

Canını kurtaran da köyü terk etmiş.

★★★

Soyulacak kimsenin kalmadığını gören zenginler ve maaşlı soyguncular da fakirleşmiş.

Zenginler eski düzeni geri getirmek için köyden kaçan dürüst adamı başa geçirmeye karar vermişler.

Yaşadığı yeri bulup, kapısına kadar giderek durumu anlatmışlar.

Adamın yanıtı kısa olmuş:

“Bir kişi yalnızca dürüst olduğu için aranır olmuşsa, artık her şey için çok geç demektir!..”

★★★

Anlatmak benden, kıssadan hisseyi çıkarmak sizden…