Ali Erbaş’ın lüks makam araçları!..

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı televizyon ekranlarında konuşurken gördüğümde aklıma hemen camiye dönüştürülmesinin ardından ibadete açılan Ayasofya’da okuduğu ilk hutbe geliyor.

Hatırlayacağınız gibi Erbaş, o gün minbere elinde kılıçla çıkmış ve şunları söylemişti:

“Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar; vakfedenin şartı vazgeçilmezdir, çiğneyen lanete uğrar!..”

Erbaş’ın bu ifadesi “Mustafa Kemal Atatürk’e lanet okuyor” yorumlarına yol açmış ve büyük tepkiye neden olmuştu. O tarihlerde CHP Grup Başkanvekili olan Özgür Özel de, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımında, “Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın koltuğunda oturup, Atatürk’e lanet edemezsin!!! Kurucu liderlere hakareti alışkanlık haline getirenler, hakaret edenleri de koruyorlar. Ali Erbaş and olsun ki o koltukta oturup Atatürk’e lanet okumanın bedelini ödeyeceksin” demişti.

★★★

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş şu günlerde de, kendisine tahsis edilen TOGG makam aracına ilaveten, kamu kaynağıyla kiraladığı lüks Audi A8 ile anılıyor.

Yeri gelmişken kendisine çok çarpıcı bir makam aracı anımı hatırlatmak istiyorum:

70’li yılların ilk yarısı...

TRT Ankara Televizyonu’nda programlar hazırlayıp sunuyorum.

Bir bayram öncesi TRT’nin efsanevi Genel Müdürü İsmail Cem arıyor.

Başbakan Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Hanım’ın kurucusu olduğu Köy Derneği’nin bir etkinlik düzenlediğini söyleyerek “Uğur Bey, Rahşan Hanım sizi seviyor, takdir ediyor. Köy Derneği’ne yardım için bir gece düzenlemişler, acaba siz de katılıp bir şeyler söyler misiniz” diye soruyor.

Hiç düşünmeden “Efendim, ben bir devlet memuruyum. Böyle bir etkinlikte sahneye çıkmam eleştiri alabilir. Sizi, beni ve kurumumuzu kamuoyu önünde zor durumda bırakabilir” diyorum.

“Peki o zaman siz kendiniz bunu münasip bir şekilde anlatın, zira yanlış yorumlayabilirler” diyor.

★★★

Merhum Ecevit’in ilk Başbakanlığındaki makam aracı böyle bir Renault 12 idi.

Akşam saatlerinde verilen adrese, dünyaca ünlü keman virtüözü Suna Kan ve eşi Faruk Güvenç’in evlerine gidiyorum.

Meğer Rahşan ve Bülent Ecevit çifti konuklarıymış.

Kuru fasulye, pilav, salata ve biradan oluşan yemekten ikram ediyorlar.

Ecevitler, yemek sırasında dile getirdiğim Köy Derneği gecesiyle ilgili kaygılarımı anlayışla karşılıyorlar.

Unutulmaz anılarla dolu yemeğin sonunda “Efendim, sizi daha fazla rahatsız etmeyeyim” diyerek izin istiyorum.

Başbakan Bülent Ecevit “Olur mu Uğur Bey, biz de kalkıyoruz. Evinize bırakırız” diyor!

Şaşkınlık içinde “Aman efendim, çok mahcup olurum” desem de Başbakan ısrarından vazgeçmiyor.

Aşağıya indiğimizde iri yarı Koruma Müdürü Mümtaz Karaduman kapıda bekliyor. Çevrede başka hiçbir koruma da görünmüyor. Yani Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, tek kişi tarafından korunuyor!..

Makam aracı da siyah renkli, üç koltuklu Renault 12 marka station-wagon bir otomobil!..

Beni ön koltuğa oturtuyorlar.

Arkadaki iki koltukta da kendileri oturdukları için koruma müdürü mecburen bagaja geçiyor!

Bu şekilde Kennedy Caddesi’ndeki evimin önüne kadar geliyoruz.

Tam kapıyı açmak için uzandığımda Başbakan Ecevit benden önce davranıp iniyor ve bir hamlede kapımı açıyor!

Mahcubiyetimden ne diyeceğimi bilemiyorum!

Rahşan Hanım içeriden “Zahmet ederek oraya kadar geldiniz, size çok teşekkür ederiz Uğur Bey” diye sesleniyor.

Karşılıklı iyi geceler diledikten sonra onları uğurluyor, gecenin karanlığında ilerleyen makam aracının ardından bakakalıyorum...

★★★

Bir de günümüze bakar mısınız?

Nereden, nereye!..

Meğer ne güzel günlermiş onlar...

Meğer ne görgülü, ne mütevazı bir insanmış Bülent Bey...

Onu ve eşi Rahşan Hanımı özlem ve rahmetle anıyorum.

Nur içinde yat “Kıbrıs Fatihi”, Atatürk milliyetçisi değerli Başbakanım ve değerli eşi...